westend / batının sonu

sevdim sayılır.

geçen ayı, tiyatro ayı ilan etmiştim kendim için fakat ocak ayında izlediğim tek oyun bu oldu, o da ayın sonlarındaydı. tıısısı.

tülin özen ve mert fırat gibi çok ünlü oyuncuların da başrolleri arasında yer aldığı oyunda tüm oyunculuklar iyiydi diyebilirim… charlotte’un eduard’a bir ara mert diye seslendiğini duyar gibi olsam da mete arkadaşım bunu doğrulamadığı için bu minik şüphem, şüphe olarak kalmaya devam edecek..

devamını oku

intiharın genel provası

sevdim.

ocak’ta bahar‘a gittikten sonra fark ettim ki dušan kovačević‘in burada gösterilen neredeyse tüm oyunlarını izlemişim. izlemediğim oyunu kalmasın diye heveslenmişken daha önce de çokça karşıma çıkan intiharın genel provası, bu kez kadıköy halk eğitim merkezi‘nde karşıma çıktı ve hızlı bir kararla kaptım biletimi.

intiharın genel provası özetle; tuna nehri üzerindeki köprülerden birinden atlayarak intihar etmek isteyen biri ile onu engellemeye çalışan diğerleri arasında yaşananları oynamaya çalışan bir tiyatro ekibinin provası. oyunun başı ve sonundaki bölümler, provadaymışçasına oynanan bölümler. oyunlarda bu kısımlar bana çoğunlukla keyifli gelmese de oyunun/sahnenin dışına taşılan, seyirciyle etkileşime girilen bölümler tiyatro yazarlarının/yönetmenlerinin sevdiği şeyler, yapacak bir şey yok. :p devamını oku

ocak’ta bahar / underground

sevmedim.

dekor ve danslar/gösteriler iyiydi ama oyunculukları -şehir tiyatrosu’na göre- şaşırtıcı derecede zayıf buldum ki istanbul şehir ve devlet tiyatroları’nda pek rastladığım bir durum değildi bu. müzik, danslar ve örgü çubuklarıyla yapılan gösteriler güzeldi ancak bunlara biraz fazla yer verildiğini düşünüyorum. genel sıkıntı, oyunun seyirciyi maalesef içine çekemiyor olması; buna neden olan bazı eksikler/sorunlar var ama metinden mi kaynaklı oyuncu performanslarından mı emin değilim; o kadar da iyi çözümleyemiyorum..

oyunu istanbul şehir tiyatroları‘nın sitesinde görünce aslında çok sevinmiştim ve uzun süredir şehir tiyatrosu oyunlarına gitmediğim için güzel bir başlangıç olacağını düşünmüştüm; beklentim yüksekti kısacası. sevinmemin nedeni ise dušan kovačević‘in ocak’ta bahar hikâyesini, underground (yeraltı) ismiyle bir emir kusturica filmi olarak çok eskiden izlemiş ve sevmiş olmamdı. hikâye en kaba özetiyle, yugoslavya‘daki savaş sırasında bir sığınakta (yer altında) toplanan insanların, birkaç kişi tarafından, ‘savaş devam ediyor, buradan kesinlikle çıkmamalısınız’ bahanesiyle uzun yıllar boyunca sömürülüşünü anlatıyor… devamını oku

ay ışığında şamata

sevmedim.

hem oyunu beğenmedim hem de bu kez netaş tiyatro topluluğu’nun oyuncuları pek hazırlanamamıştı. neredeyse prova izliyormuşuz gibi oldu, sonraki gösterimlerde biraz toparlamışlardır umarım.
gerçi bu emektar arkadaşların oyunları da olmasa, anlaşılıyor ki son yıllarda hiç tiyatroya gitmeyecekmişiz, şöyle bir yakın geçmişe bakınca… devamını oku

kundakçı

sevdim sayılır.

oyun atölyesi‘nden izlediğim ilk oyun. milattan öncesinin yunan topraklarında geçiyor hikâye. genel izleyiciye (yazar burada dil çıkarır) hitap eden eğlenceli bir oyun. oyunculuklar iyi ki öyle olmasa oyuncular herhalde bu tiyatroda yer bulamazlardı.
güncel olaylara göndemeler beğendiğim yönlerinden, bel altı espri dozajı ise beğenmediğim yönlerinden oldu.

tiyatro: oyun atölyesi