milli abazanımız hasan..! :)

“ben kendim işin geyiğini çözerim” diyenler doğrudan şuraya baksınlar.. diğerleri okumaya devam etsin..

ben daha 1-2 hafta önce haberdar oldum bu geyikten.. ama muhabbet epeyce eskiymiş.. şimdi efendim “tokyo times” adlı bi sitede bi yazı yayınlanıyor japon kadınlarının cinsel sorunlarının çözümünde başvurulan bi terapi hakkında.. bu yöntem kısaca şöyle bi şey: 40 ‘lı yaşlarında evli japon kadınlarının evliliklerinde yaşadıkları cinsel soğukluk sorununu aşmaları için bi doktorun uyguladığı; bu hanımlar için uygun bi erkek bulup, onlar için bi buluşma ayarlayıp, yemekti muhabbetti derken devamını getirmelerini sağladığı bi yöntem..

buraya kadar bizimle alakalı bi durum yok; olay henüz millileşmedi 🙂 işte bu terapiyi anlatan yazının altına bi kaç yorum yazılıyor, genellikle, “ben nasıl bu ‘seks gönüllüleri topluluğu ‘na girebilirim” diye filan bi geyik başlıyor, işte o noktada olaya bi türk de dalıyor, adı hasan..! 9 numaralı yorumunda hasan abartıyor ve şunları yazıyor:

” japon kadınlarına yardım edebilirim. bedava. tel. no: … türkiye. lütfen bana, bi ‘seks gönüllüleri topluluğu’ üyesi olmak için nasıl başvuracağım konusunda yardımcı olun. “

:))

hasan ‘ın yazdığı bu yorumdan sonra, olayı başka türkler fark ediyor ve hasan ‘ı aleme rezil rüsva ediyorlar.. hasan ‘ın yorumundan sonra 500 kadar daha yorum yapılıyor ve her türlü hasan geyiği dönüyor.. oku oku bitmez.. tokyo ile ilgili bi siteyi türkler niye bu kadar sevdi diye düşünüp durmuştur site sahipleri eminim.. 🙂 hasan, yorumu 2005 ‘te yapmış, sene 2007 ve hala ardı sıra yorumlar geliyor.. böyle ilgi görülmüş şey değil yahu 🙂

.

.

ekleme: hasan hayranlarının bi de fun club ı varmış :))   ( işte burası

3 günde 4 ödev, yer mi yemez mi?

bence yemez 🙂 bu ödevlerin sadece biri bitmek üzere, diğerleri hakkında da sadece kısaca bi kafa yorulmuş durumda.. bu durumda da pek yemeyecek gibi görünse de ben azimle sıçıp taşı delmeye çalışacam, sonra da “vay bee bunu da yetiştirdik, koçum ben koç!” diyecem 🙂 böylesi daha zevkli oluyor: öğrencilik daha bitmedi malum, ödevleri son günlere bırakmak gerek elbet.. 🙂

– güç kaynağı —> bi şekilde o kutuya yerleşmesi gerekecek; entegre elektronik, bizim tasarladığımız güç kaynaklarına göre kutu satmıyor 🙂 , mecburen sığdıracam..

– fotoğrafçılık sunumu —> bu kolay, en zevklisi ama zaman alacak yine de..

– çeviri ödevi —> türkçesi ‘amelelik’ , başka bi şey değil.. çevir makaleyi, teslim et; arasınav notun yükselsin, ee daha ne olsun değil mi? sonuna bi de yorum yazılacakmış.. benim yorumum hazır: bu makaleyi çok beğendim, gerçekten güzel yazılmış, adamlar yapmış kardeşim, maaşallah maaşallah.. 🙂 (bu maaşallah kısmını bu aralar çıkan bi reklamdan çaldım; yarılıyorum o reklama)

– telsiz haberleşmesi —> işe yarar gibi duruyor..

.

.

.

ekleme:

güç kaynağı —> yedi.

fotoğrafçılık sunumu —> yedi.

çeviri ödevi —> yemedi.

telsiz haberleşmesi —> yedi.

bildiğini paylaş seminerleri —> ‘web ve html’

web nedir, ne değildir? tcp/ip kimlere denir, bir küfür müdür? html yazmak her babayiğidin harcı mıdır yoksa babayiğitlikten geçilip, ne güzel daha kolay ve daha az zahmetli programlarla mı web tasarlamak gerekir? javascript, php, asp… lütfen türkçe konuşalım bunlar da ne? ajax çok ünlü bi futbol takımı değil miydi, web ‘de işi ne? gibi sorularımıza cevap bulduğumuz bi seminer verdi embili bugün..

kouelohab.com , bildiğini paylaş seminerleri kapsamındaki ilk seminer olan ‘web ve html‘ seminerini sağolsun emrah gerçekleştirdi.. helal ona.. bu seminerlerin devamı da anca seneye gelir artık..

göl havası / sapanca pikniği

bu haftanın özetinin sonuna geldim 🙂 bugün sapanca ‘ya, ahmet hocamızın göl kenarındaki evinin bahçesinde, piknik yapmaya gittik; yağmurdan ötürü piknik değil de öylece oturup, yiyip içip bol bol muhabbet ettik ki hocamızın muhabbeti harbiden güzeldir.. yağmur ve dolu görüntüsü ve gürültüsü eşliğinde sesimizi birbirimize duyurmaya çalışarak; girişimcilikten mesleğe, mezuniyet balosundan fotoğrafçılığa kadar envaiçeşit konuda sohbet döndürdük.. tabii bol bol fotoğraf çektim; yakında koyacam buraya.. 🙂

dağ havası kadar göl havası da yarıyor diyebilirim 🙂 ama yine de orman/dağ yürüyüşüne değişilmez göl kenarı pikniği.. ne yapılır göl kenarında? hava güzelse göle girilir, yüzülür, yine hava güzelse hamakta sallanılır, uyunur 🙂 hava güzel değilse çardak altında muhabbet edilir ki göl kenarı, dağ/orman yürüyüşüne anca o zaman değişilir 🙂

ekleme:


kent ormanı pikniği ve mazlum çimen konseri

bu ara bol bol geziyoruz; demiştim ya güzel havaların tadını çıkarmak lazım, onu yapıyoruz işte..

hafta içi boş bi günümüzde kocaeli kent ormanı ‘nda takıldık, tabiri caizse hayvan gibi eğlendik -voleybol oynarken nasıl olduysa pantolonumu yırtmış olmam bunun ispatıdır- 🙂 hayvan gibi diyorum çünkü voleybol oynarken çıkardığımız -attığımız sevinç çığlıkları diyecem ama öyle bi çığlık yok- sevinç böğürmeleri anca böyle tarif edilir.. 🙂 önce kızların hazırladığı yemeklerle şiştik(ellerine sağlık olsun) sonra ormanı böğürmelerimizle inlettik.. ha bu arada önemli bi ayrıntı; orada bi de hayran kitlesi yaptık 🙂 çıkardığımız böğürtülerden rahatsız olmak yerine, nedense biz böğürdükçe eğlenen bi grup ufaklık da en az bizim kadar eğlendi.. öyle ki, biz oradan ayrılırken bize alkış tuttular 🙂 ha bi de tabii fotoğraf çektim ama çok değil yine de işe yararlarını koyarım ileriki günlerde..

kent ormanı pikniği ‘nin akşamında yerleşkemize dönüp, öğrenci şenlikleri kapsamında konsere gelen mazlum çimen ‘i dinledik ve coştukça coştuk; halay filan çektik, ahee ahee.. 🙂 şahsen, tanıtımı çok iyi yapılmadığı için, ben o kadar katılım beklemiyordum.. konser sonrası çıkış kapısına yönelirken, öğrencilerin hep bir ağızdan bir marş tutturmaları, sanırım veziroğlu yerleşkesi’nde bir ilkti ve kolay kolay da tekrarlanmaz.. kısacası konser de harikaydı.. mazlum çimen ‘e öğrencileri reddetmeyip geldiği için bol teşekkür 🙂 ayrıca bi iki fotoğraf da çektim ama pek umutlu değilim 🙂

dağ havası / yuvacık pikniği

dağ havası adama yarıyor hakikaten 🙂 çok beylik bi laftır ama doğruymuş yani, bi kere daha onayladım..

havaların ısınmaya başlaması güzel her şeyden evvel, ben yazı kışa tercih ederim arkadaş.. ben o, yaz aylarında, “kış bi gelse artık”; kış aylarında da, “yazı özledim” diyenlerden değilim, hep yaz olsun isterim; hem yaz olsun hem arada yağmur hatta kar filan yağsın bazen de hava serinlesin, geceleri hep serin olsun isterim.. 🙂 ütopik biraz.. … havalar ısınınca tabii piknik/gezi planları filan da başladı.. epeydir arkadaşlarla beraber bi gezi düzenlemeye çalışırken, ailecek arkadaşlardan hızlı çıktık: “yuvacık ‘a gidelim bi dağ havası alalım, gezelim, tozalım..” dedik iyi de yapmışız..

gerçi şu su meselesi yüzünden yuvacık (yuvacık barajı) sözcüğünden bile tiksinir olmuştum ama olsun güzel güzeldir.. 🙂 demem o ki gittik yuvacık ‘a, ailecek gidildiğinde genelde yapıldığı üzere bol bol yiyerek 🙂 ve kısa yürüyüşler yaparak güzel bi günün tadını çıkardık.. gerçi mangal işi bana patladı ama o kadar da olacak artık 🙂

bu havalardan faydalanmaya devam: haftasonu da bölümcek menekşe yaylası ‘na gidiyoruz ki ilk gidişim olacak bu benim.. bi sonraki haftaya da gidilecek yer belli şimdiden.. yani sezonun tadını çıkaracaz anlaşılan bu defa 🙂

neymiş? bu havalarda gezilir görülür gezdirilir eğlenilir tozulur eğlendirilir mayışılır, dersler sallanır, şenliklere gidilir…

ekmek kavgası

bugün 1 mayıs, işçi bayramı.. sabah ben kahvaltı yaparken istanbul ‘daki kavga-gürültü son gaz devam ediyordu.. bi muhabir canlı telefon bağlantısında; gaz bombalarıyla taşların mücadelesini anlatıyordu canlı canlı, ben de az evvel işçilerin ekmek mücadelesini çok güzel özetleyen, günün anlamına da uygun bi şiir okudum:

Ekmek Kavgası

İlkin erkekleri saldık cepheye,
Getirsinler diye yiyecekleri;
Yetmedi güçleri,
Donatamadı sofrayı,
Ücretleriyle edindikleri.
Kadınlar denildi sonra:
/Çalışmalı ki
Çıkmalı ortaya becerileri./
Emek-ücret,
Ekmek-barış,
Ve derken
-Çocuklar dahil- topyekün bir saldırış
Belirleyiverdi gerçekleri!
Kimimiz onurunu,
Kimimiz kolunu,
Kimimiz torununu verdi;
İsteklerimizse bir türlü verilmedi!
Hala savaşan üreticiler,
Paydos saatlerinde
Vitrinlerde seyrediyorlar,
Ürettiklerini!

15.11.1985 Karacabey – Çetin Özdemir

üslubunu çok beğendiğim, şair bir edebiyat öğretmenimizdir Çetin bey.. Şair ‘in Yeri diye sağ taraftaki bağlantılarda da tavsiye ettiğim sitesinden bi çok şiirine ulaşabilirsiniz..

uyuyamayacaksın..

son bi kaç gecedir televizyonda, memleketteki kargaşayla-malum sebepten kaynaklanan- ilgili o kadar çok haber/program gördüm ki, hiç birini de adamakıllı baştan sona izlemememe rağmen, aklıma ikide bir şu şiir geldi, yazayım dedim:

telgrafhane

uyuyamayacaksın
memleketinin hali
seni seslerle uyandıracak
oturup yazacaksın
çünkü sen artık o eski sen değilsin
sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin,
durmadan sesler alacak
sesler vereceksin
uyuyamayacaksın
düzelmeden memleketinin hali
düzelmeden dünyanın hali
gözüne uyku girmez ki
uyumayacaksın
bir sis çanı gibi gecenin içinde
ta gün ışıyıncaya kadar
vakur metin sade
çalacaksın.

melih cevdet anday