nikita, lyuba ve potudan nehri

çevengur adlı romanıyla keşfettiğim ve daha önce de bahsini ettiğim andrey platonov‘a dair ne bulduysam okudum, okuyorum o zamandan beri. unutmayıp, üşenmeyip altını çizdiğim -aslında fotoğrafını çektiğim- birkaç parça:

lyuba koynundan kalın bir defter çıkardı, sonra potinlerinden kurtulup yalınayak kaldı. ilçe tıp akademisinde okuyordu: o yıllar tüm ilçelerde üniversiteler ve akademiler vardı, çünkü halk üstün bilgiyi bir an önce edinmek istiyordu; yaşamın anlamsızlığı, ayrıca açlık ve yoksulluk fazlasıyla paralamıştı yürekleri ve anlamak gerekiyordu, insanın varoluşu neyin nesiydi — ciddi bir şey miydi, yoksa bir şaka mı?

“ayaklarımı sıkıyor,” dedi lyuba potinleri için. “siz oturun biraz, ben yatacağım, yoksa çok karnım acıkıyor ve bunu düşünmek istemiyorum…”

lyuba soyunmadan yorganın altına girdi ve saç örgüsüyle gözlerini örttü.

potudan nehri / dönüş / andrey platonov / metis yayınları

nikita uzun süre tek başına dikildi karanlık odada, başkasının elemine engel olmaya utanıyordu. lyuba onunla ilgilenmiyordu, çünkü kendi acısından duyduğu keder insanı bütün diğer acı çekenlere karşı duyarsızlaştırır. nikita izin almadan yatağa, lyuba’nın ayakucuna oturdu, francalaları koynundan çıkardı, bir yerlere sokuşturmak istiyordu, ama şimdilik bir yer bulabilmiş değildi.

potudan nehri / dönüş / andrey platonov / metis yayınları

Yorumlar