kampa devam / kaz dağları / mıhlı çayı / doğa yürüyüşü

sonunda gittim. kaz dağları milli parkı. son dönemlerde daha çok tatsız olaylarla adını duyuyor olsak da çok eskiden beri gitmek istediğim bir bölgeydi. çok küçük bir alanında zaman geçirdik, dolayısıyla daha gidip görebileceğim, yürüyebileceğim çok yeri var..

  • 3 gece kamp yaptık.
  • mıhlı çayı çevresinde 2 kez doğa yürüyüşü yaptık.
  • çay üzerindeki gölcüklerde bol bol soğuk suya girdik. çayın suyunun boyumuzu aştığı yerler de oldu ama kimseyle karşılaşmadık. tısısı. *
  • birçok minik şelale gördük çay üzerinde, altlarında ıslandık, serinledik.
devamını oku

müzik platformu değiştirme çilesi

benim büyük dertlerim – 001

müzik dinlenen ortamı değiştirmenin büyük bir eziyet olduğu gerçeğiyle bir kez daha yüzleştiğim şu günlerde, defalarca derdimi döküp isyanımı açıkça gösterdiğim sevgili arkadaşlarımın kibarca “bi gider misin artık başımızdan!” çıkışını duymamak için burada devam ediyorum isyanıma..

her müzik platformu değişikliği bir hafıza kaybıdır.

adil ekin. madenler. 2020
devamını oku

işe yarar bir şey

pek beğendiğim bir film oldu ‘işe yarar bir şey‘.

filmden bahsedilen her yerde, iki satırlık yazılarda bile mutlaka şiir, şiirsel, şiir gibi, vb. ifadeler geçiyor çünkü şiir zaten başrolü paylaşacak kadar yer alıyor filmde. zeminini hazırladığıma göre artık filmin âdeta şiir gibi olduğunu söyleyebilirim çekinmeden.. tıssıs. bunun yanında, filmin yarısının bir eski tip tren yolculuğundan oluştuğunu ve görüntü yönetiminin de filmin şiirselliğini katladığını söylesem, herhâlde akıllarda, her yerinden cıvık cıvık romantizm akan bir film canlanır amma lakin ki bu film öyle bir film değildir. öyle olmaması da yönetmeni pelin esmer‘in becerisi olsa gerek.

devamını oku

arka penceremden sokak hâlleri

ne diyorduk, evden ayrılamadığımız şu günlerde (*), hâliyle şehrin daha önce hiç görülmemiş fotoğraflarını çekmeye de çıkamıyoruz.. biliyorum ki herkesler eminönü, sirkeci, karaköy, fatih, özellikle de üsküdar ve kadıköy’den yepisyeni fotoğraflarla dönmemi dört gözle bekliyor. tısıss.. ama üzülmeyin; onların yerine, arka penceremden, görünümü her gün değişen bir sokağın fotoğraflarıyla geldim..

devamını oku

kadıköy karışığı – 1

malum sebepten (*) evlere hapsolduğumuz şu günlerde ben de arşivimi kurcaladım ve çok farklı fotoğraflar keşfettim; inanmayacaksınız, yepyeni kadıköy fotoğrafları buldum.. tıs. evet, yine kadıköy. zaten arşivlik sayılacak kadar eski de değiller, havalı olsun diye öyle bir giriş yaptım..

bazılarını telefonla bazılarını dijital kamerayla çektiğim, farklı zamanlardan karışık kadıköy fotoğrafları:

elmacık – naipköy doğa yürüyüşü

resmi olarak henüz gelmemişken, doğanın kendi arasında baharı erkenden ilan edişini görmeye gittik hafta sonu.. yürüyüşümüz sıcak ve genellikle açık bir havada geçti.. çayırları yeşile ve mor çiçeklere kesmiş elmacık köyü ve naipköy arasında yürüdük. parkur zor olmamasına rağmen yorulduk, yani en azından ben yoruldum; erken gelen sıcaklara yordum kendimce…

devamını oku

yaban

dünyadan elini eteğini çekmiş bir kimse için anadolu’nun bu ücra köşesinden daha uygun neresi bulunabilir? ben, burada diri diri, bir mezara gömülmüş gibiyim. hiçbir intihar bu kadar şuurlu, bu kadar iradeli, bu kadar sürekli ve çetin olmamıştır.

yakup kadri karaosmanoğlu / ‘yaban’ adlı romanından alıntılanmıştır / iletişim yayınları

yaban romanı böyle başlıyor. dolayısıyla nasıl bir kitap okuyacağınızı daha baştan anlıyorsunuz. 🙂

devamını oku

westend / batının sonu

sevdim sayılır.

geçen ayı, tiyatro ayı ilan etmiştim kendim için fakat ocak ayında izlediğim tek oyun bu oldu, o da ayın sonlarındaydı. tıısısı.

tülin özen ve mert fırat gibi çok ünlü oyuncuların da başrolleri arasında yer aldığı oyunda tüm oyunculuklar iyiydi diyebilirim… charlotte’un eduard’a bir ara mert diye seslendiğini duyar gibi olsam da mete arkadaşım bunu doğrulamadığı için bu minik şüphem, şüphe olarak kalmaya devam edecek..

devamını oku