bu akşam televizyonda propaganda filmi vardı.. sırf bi repliği duymak için filmi neredeyse yarısına kadar tekrar izledim.. hangi replik? gümrük muhafaza müdürü mehdi(kemal sunal) ve arkadaşı rahmi miydi bahri miydi neydi işte metin akpınar ‘ın oynadığı adam(ne çabuk unuttum bea) yeni çekilmiş olan dikenli telin dibinde; biri, sınırın sağ yanında, öteki, sol yanında oturuyorlar.. rahmi diyelim onun adına 🙂 başlar konuşmaya:
-ne kaddar güzel bir gümrük muhafaza müdürlüğü binası yaptın mehdi..
-ve ne kaddar güzel bir sınır çizgisi çizdin..
-ve ne kaddar güzel bir dikenli tel çektin..
-ve ne kaddar güzel geçemeyecağız öyle mi? :))
+he, aynen öyle..!
ekleme: yukarıdaki konuşmanın geçtiği sahneye yıllar sonra denk geldim, işte şunun ilk 30 saniyesi o sahne;
aslında güzel filmmiş onu da farkettim bu kez izlerken.. köylülerin nece konuştuğunun belli olmaması, kusar gibi sesler çıkarmalarını çok iyi düşünmüşler.. böyle de alay edilmez ki arkadaş, hiç hoş bi şey değil yani :))
film hakkında daha evvel şurada yazdığım bi yazıyı da yapıştırayım da başlamışken tam olsun:
propaganda filminde bi köyün orta yerine çekilen tellerle, köy ahalisinin birbirinden ayrılması aslında çok da hayal ürünü bi senaryo değildir.. biraz gerilere, dedelerimizin yaşadığı dönemlere gidecek olursak, bu senaryonun çok da uzak bi yerden gelmediğini görebiliriz.. şöyle ki, bu ülkenin son sınırları belirlenmeden önce birbirine komşu köylerde birbiriyle akraba insanlar vardı; aynı acıları, aynı sevinçleri yaşamış, paylaşmış insanlar.. bunu, ahmed arif bir şiirinde şu dizelerle çok güzel ifade etmiş:
“kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız
karşıyaka köyleri, obalarıyla
kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu,
komşuyuz yaka yakaya
birbirine karışır tavuklarımız
bilmezlikten değil,
fıkaralıktan
pasaporta ısınmamış içimiz
budur katlimize sebep suçumuz,
gayrı eşkiyaya çıkar adımız
kaçakçıya
soyguncuya
hayına…” *….kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız…. birbirine karışır tavuklarımız… ve bi sabah uyandıklarında: höört propaganda !!