daha önce başka bi yerde israfil ile ilgili yazdığım bi yazıydı:
” beklemekten sıkıldığını düşündüğüm melek.. umarım fazla uykucu değildir de sura üflemesi emredildiğinde duyar sesi.. belki de yüzyıllardır emir veriliyordur da duyumuyordur israfil.. zira kıyamet için dünyanın en kötü hali bekleniyorsa, daha ne olacaktır, daha ne beklenmektedir..
hoşgörünün olmadığı bir dünyanın mahvı gelmiştir zaten.. illa ki güneşin tersten doğmasını beklemek gerekmez.. niye uyuluyor hala bu prosedüre? insanlar sokak ortasında kalleşçe hem de arkadan vurulabiliyorlarsa, güneşleri zaten tersten doğmuş demek değil midir? varsın sura üflemesin israfil, kıyamet zaten yanıbaşımızda yaşanmamakta mıdır? israfil ‘in çıkıp da kral çıplak demesini beklemeye gerek var mıdır? insanlar idrak edemiyor mu bunu? salak mı ki bu insanlar? bağdat ‘da masum bi insan öldürüldükten sonra, newyork ‘da bi gökdelende yaşamalarının hala anlamı mı var bu götlerine gökdelen giresice insanların? eğer öyleyse biz bunlara nasıl insan diyebiliriz? biz kendimize nasıl insan deriz bu durumda? “dünyanın herhangi bi yerinde bi suç işlendiğinde kendimi sorumlu tutuyorum” diyen dostoyevski insansa eğer, ben kendime nasıl insan derim; umarsızca, sadece menfaatlerim için çırpınırken?
israfil varmış ne olmuş, yokmuş ne olmuş.. gereksiz bi kadro işte.. biz sağır olduktan sonra sur ne fayda? “