…
Akşam oldu. Hatçe dışarda, maltızına bulgur çorbası vurdu pişirdi. Soğan, acı yağ kokan çorbayı içeri aldı.
Çorba hafif hafif buğulanıyordu. Çorba soğuduktan sonra, korka korka Iraza yanaştı: Teyze, dedi, açsın herhalde. Azıcık çorba koydum. İç.
Irazın gözleri bomboştu. Kör gibi bakıyordu. Duymuyor gibiydi de.
Teyze, diye gene korka korka yineledi. Teyze, içsene şu çorbadan azıcık. Çok değil, azıcık. Çok açsın herhalde şimdi.
Iraz, oralı bile olmuyordu. Gözleri bomboştu. Taşlaşmış. Gözlerini kırpmıyor bile. Körlerden daha beter bir hali var. Kör gözlerde, gene bir görebilme telaşı, isteği, çabası sezilir. Bunda o da yok. Sağır kulaklarda bir çırpınma, bir gerilme, duymaya doğru bir koşma vardır. Bunda yok.
…
… Sevinçten uçuyordu. Ne olursa olsun kadın konuşmuştu. Konuşan insan, öyle kolay kolay dertten ölmez. Bir insan konuşmadı da içine gömüldü müydü, sonu felakettir. İşte buna seviniyordu.
…
ince memed‘den.