biliyorum çok şaşıracaksınız ama eskişehir aslında eski falan değilmiş; bayağı bildiğiniz yeni, betonarme bir şehirmiş yani görüntüsünde bir eskilik, bir tarihi şehirlik, bir ‘old city‘ havası yok. eski yapılara ‘benzetilmiş’ yapıların olduğu bir mahalleciği var ‘tarihi odunpazarı evleri‘ni barındıran ama bu bölgede de ‘tarihi’ olanlardan çok, yeni ama eski görünümlü yapılar var. haa yine de ‘şirin’ görünmüyor değil bu mahalle. evlerin dış mimarisi ise ülkemizin evleriyle meşhur diğer şehirlerininkinden çok da farklı değil sanki. bize her yerde aynı tip evi, ‘tarihi x şehri evleri’ diye yediriyor olmasınlar? araştırmak lazım…
ve merkezinde birkaç cami, külliye gibi tarihi yapı…
adında eski ibaresi geçtiği için bu eski-yeni konusuna takıldım ama neyse, bu kadarı yeterli.
şehrin içinden ‘temiz’ bir su(porsuk çayı) akıyor olması ise nereden baksanız hoş; gördüğüm kadarıyla şehri diğer büyük şehirlerden ayıran, sıradanlıktan kurtaran en önemli ayrıntı bu. tabii sadece 1 günlük dış görünüm gözlemlerime dayanarak ahkam kesiyorum. kültürdü, sanattı, yaşamdı mevzularına çok giremiyorum yeterli veri edinemediğim için ama bu açılardan zengin bir şehir olduğunu uzaktan da biliyoruz zaten. yine de kısa gezimizde; tayfun talipoğlu daktilo müzesi, cam sanatları merkezi, lületaşı müzesi gibi birkaç yere uğradık.
bir şehirden bahsetme süremi çoktan aştım. fotoğraflara geçelim;
hoş