bu dağlarda bin kere ölmeden bir kere dirilemezsin…

öldürdükçe daha kötüsünün geldiğini gördü memed; artık bunu ilk farkettiği zamanki kadar yormuyordu kafasını. bunu bile bile mücadeleye devam etmeyi kabullenmişti. bir efsaneye dönüşerek ezilenlerin umudu haline gelmişti; köylüler bu eşkıyayı yücelttikçe yüceltmiş, ermiş mertebesine çıkarmışlardı. ince memed, köylünün bir jandarmadan, bir eşkıyadan yana olan tavırlarının değişip, artık ölümleri pahasına da olsa memed’den/umuttan yana olduklarını görünce, iyice ezilmeye başlamış, neredeyse hiç sorgusuz bir şekilde mücadeleye devam etmeyi benimsemişti.

hiçbir eşkıya, evinde, sıcacık yatağında ölmez.

memed de kabullenir bunu sonunda ve gözünü kırpmadan, ki ‘bu dağlarda bin kere ölmeden bir kere dirilemezsin‘ diye bellemişti, bir an olsun teslim olmayı düşünmeden koca bir orduyla çarpışır ve namları toros dağlarını korkudan titreten komutanları yenilgiye uğratarak, en sonunda da arif saim bey’i öldürdükten sonra yine kaybolur ortalıktan…

yaşar kemal‘in hakkında yazdıkları böylece sona erer fakat memed nereye gitmiştir, neler yapmıştır bilinmez…

 

Yorumlar