direndim direndim direndim… olmadı, yıkıldım. zincirlerimi kırmak zorunda kaldım, prensiplerimi ezip geçtim: çadırda kaldım! konforumdan, evet konforumdan ödün verdim, ben-konforumdan-ödün-verdim. tarihe not düşülsün. ben konforumdan ödün verebiliyorsam, daha da kimse hiçbir şey için imkânsız demesin, tıs.
baktım ki olmuyor, olmayacak, her yere günübirlik yetişilemiyor; zaten bir yerde bu inadımı kırmam gerektiğini de seziyordum ve sonunda kırmayı başardım.. geçmişte, kamplı/çadırlı planlara daha laf açılır açılmaz “ben yokum” demişimdir, doğrudur, fakat o gün o gündü, bugün bugün, tııss.
haa inadımı kırdım da ne oldu, çok mu memnun kaldım? yoo, öyle bir şey yok. gözümde büyütüyorum sanıyordum ama hakikaten çok konforsuzmuş şu çadır, vs. işleri. bir kere o matın üzerinde uyunmuyor. daha uzanır uzanmaz, “yandım ki ne yandım” tespitinde bulundum.. neyse ama yavaş yavaş, yükümü artırarak da olsa, başka çözümler kovalayarak, en azından uyunabilir hâle getirebilirim diye düşünüyorum çadır ortamını.
kamp işine tamam dememin esas sebebi, geçen sene de peşine düştüğümüz perseid meteorlarıydı. meteor yağmurunun en yoğun olduğu gece olmamasına ve hava yarı yarıya kapalı olmasına rağmen, açıldığı aralıklarda, 3-5 adet doğru düzgün, “işte bu perseid’dir, bu kayan” diyebileceğim meteor gördüm; bu açıdan değdi kampa katılmama.. bir de sardala koyunda denize girme planı vardı etkinlikte; girmesine girdik fakat çöplerin arasında denize girmeye gerçekten hiç gerek yoktu, demek ki insan zincirlerinin bir halkasını bile kırdı mıydı… girdiğimiz yer üstelik koyun kendisi değil, biraz uzağındaki daha küçük bir yan koydu ve nispeten daha az insan vardı ana koya göre..
kamp çevresinde çektiğim fotoğraflar:
maalesef bu kez fotoğraflarda hiç perseid yakalayamadım.
bir de kısa ama yorucu bir yürüyüş yaptık ama aslında koyları tepeden gören, patika yollardan devam edilen, orta uzunlukta ve güzel bir rota çıkarmaya da uygun görünüyor bölge.