karabasan içinde karabasan

rüya içinde rüya, kâbus içinde kâbus görmüşlüğüm vardı; karabasan içinde karabasan da yaşadım, artık eksiğim kalmadı.

karabasanla muhabbetimiz çok eskiye dayanır.. ilkokul yıllarından hatırladığım nadir konulardan biri, o zaman da bana karabasan ‘gelmesi’ydi. o yıllarda yaşamış olduğuma dair kanıtlarımdan biri de bu konudur, zaten birkaç anı kırıntısı da olmasa, o yaşları yaşamış olduğuma kendimi ikna edemezdim, tıssııs. hoş, hafızamız/beynimiz bazen anıları tamamlayabiliyor ya da uydurabiliyormuş bir dereceye kadar, dolayısıyla bir şeyler hatırlıyor olmam da yaşamış olduğuma kanıt sayılmaz tam olarak. neyse, konu ‘var mıyım yok muyum‘ felsefesine dayanmadan bu kısmı kapatıyorum.

karabasan içinde karabasan diyordum.. düşümde, gözlerimin açık olduğunu sanıyorum ve kendi odamda, baş ucumda belli belirsiz bir şey görmüş gibi, o şey de bana zarar verecekmiş gibi korkuyorum; rüya kâbusa dönüyor. alışkın olduğum için, aslında ortamda bir tehlikenin olmadığını da biliyorum bir yandan; yine de pozisyonumu değiştirmek, tam olarak uyanmak istiyorum ama kıpırdayamadığımı fark ediyorum; kâbus karabasana dönüyor. bu noktada, istemsizce panikliyorum ve vücudumu zorlayarak, sert ve ani hareketler yapıp kendi kendimi sarsarak uyan(dır)maya çalışıyorum; bu çabam etkisiz kaldıkça paniğim daha da artıyor, boğulacağımdan mı korkuyorum, her nedense artık.. buraya kadar her şey tanıdığım/bildiğim karabasan ayrıntıları; gün geçtikçe sıklığı azalsa da terk etmiyor beni, sağ olsun.. bu karabasanın farkı ise karabasandan kurtulup uyandığımı düşünmem ama kendimi bu kez gerçekten gerçek olduğunu düşündüğüm bir tehlikeyle karşı karşıya bulmam. derken, üzerimde bir baskı hissedince ve sesimi de çıkaramayınca, yine bir karabasanın içine düştüğümü anlıyorum ve yine aynı taktiklerimle bu karabasandan da uyanıyorum. bitti mi? bitmedi. bu kadar erken bitse, yazmaya değmezdi zaten.. bu kez artık gerçekten uyandığımı düşünürken, yine böyle tam ensemde biri / bir şey varmış ve bana zarar verecekmiş hissiyle/baskısıyla beraber “yok artık!” diyorum; inception filmi mi çeviriyoruz burada! sonra yine uyanıyorum ve 3. ya da 4. aşamada gerçekten sonlanıyor iç içe karabasanlarım. bunların, tamamen uyandıktan sonra kısa sürede yeniden içine düştüğüm karabasanlar olmadığını biliyorum çünkü seri karabasan ‘deneyim’im çok fazla, ayırt edebiliyorum bu iki durumu.

“karabasan ne ola ki?” diyenleri veya “evet var öyle bir şey de, sebebi ne ola ki?” diyenleri, şurada bir ekşi sözlük yazarı tarafından yıllar önce yazılmış uzunca bir yazıya/derlemeye alalım: karabasan.

Yorumlar