kamp işine girişmişken ve hazır henüz tam soğumamışken, hem kamp pratiğimi artırmak hem de kısa bir deniz tatili için birkaç günlüğüne erikli‘ye gittim.
kamp derken, öyle kendi başıma ıssız bir yerde çadır kurmadım elbette, o kadar değil, daha ona çok var, hele bi yavaş önce.. 🙂 çadır için yer kiralayan kamp alanlarından birinde kaldım; elektriği, interneti, suyu, duşu, tuvaleti falan olan çam ağaçlı bir camping alanı. haa duş/tuvalet duyunca, aklınıza 3-5 yıldızlı otel banyosu gelmesin; ıslak ve pis duş perdesi hayal edin, hani şu küfür niyetine de zaman zaman bahsi geçen, heh işte duş dediğim öyle bir ortam. bir de bunun sıcak sulu olanına fazladan ücret alınıyormuş, öyle bu işler tabii; malum tatil/yazlık beldesindesiniz, kolay değil esnafın karnını doyurması. zaten sıcak havalar dışında kendilerini hiç merak etmiyorsunuz ne yer ne içerler diye, onlar da intikamı bu şekilde alıyor işte; turist gördün mü sıkıca sarıl ve öp, muck!
çadırda uyumakta yine zorlandım. şu matları da ‘yatmaya uygundur’ diye satmak bildiğiniz dolandırıcılık, tıs. bu sorunu çözmek için öncelikle taşınabilir mat alternatiflerini incelemeliyim. yok eğer sırtta taşınmayacaksa, kamp alanına kadar bir araçla gidilecekse, en güzeli şişme yatak.
deniz kısmına gelince; sabahları hafiften soğuk ve temiz, öğleden sonraları ise bulanmış, biraz çöplenmiş, biraz dalgalanmış ve yine serindi. sabahları dipteki balıkları izleyebildim, temizdi yani yeterince. plaj kısmına gelince; plaj pisti, çöp içindeydi. şaşırdım mı? tabii ki hayır! bir gruba kulak misafiri olduğum kadarıyla, plajın temizlik işini belediye değil bir dernek yürütüyormuş. ama dernek çalışmaları sırf gönüllülerden oluşan bir grup doğaseverin yaptığı işler mi yoksa profesyonel temizlik çalışmaları mı, bilmiyorum.
erikli beldesi ve çevresi ise çok kalabalıktı ve her yerde çadırlar kuruluydu, neredeyse evlerin kapılarının önüne bile çadır kurulacakmış, o kadar. büyük bir marketin önündeki alanda mangal yakan vardı mesela boş bulmuşken.. kalabalık sebebiyle restoranlar akşam yemeklerinden sonra çay servisi yapmıyor; “çay yok”, “çay daha demlenmedi”, “çay mı, o neydi ki”. yani uzunca oturup ‘keyif’ yapmanızı istemiyor işletmeler. evet siz tatile, keyiflenmek için gitmiş olabilirsiniz ama tatil beldesi esnafı, dedim ya, kollarını açmış sarılmak için sizi bekliyor orada, siz hemen kalkın ki sıradakilere de sarılsınlar; sevgi seli âdeta.. bir de misal, pidecilerde/kebapçılarda akşam saatinde lahmacun isterseniz, “çıkması 45 dakikayı bulur” diyerek caydırmaya çalışıyorlar sizi, tabii menüdeki en ucuz yemeğin lahmacun olmasıyla hiç ilişkili değildir bu durum, o benim kendi fesatlığım, yoo değildir değildir…
güvenlik endişesiyle kameramı götürmediğim için fotoğraf çekemedim. yürüyüş yaptım onun yerine, zira ikisini bir arada yapmam zor oluyor, tıısıs. erikli’den danişment tabiat parkı‘na kadar bir kıyı yürüyüşü yaptım. sokak, patika, kumsal ve doğa içeren 9 kilometrelik bir parkur oldu: