balık meselesi

adam: sahilde oltasıyla sakin sakin balık tutmakta olan meksikalı bir dayımız.

genç: kurduğu şirket bir anda büyüyüp, yine bir anda elinden alınınca, üstüne bir de dayak yiyince iyice dellenip spor arabasıyla basa bas meksika’ya dalarak, orada o arabayı da kaptırdıktan sonra huzura erip aydınlanan genç bir amerikalı kardeşimiz.

 

genç – (balık tutan adam’a yanaşarak) buraya her gün gelir misiniz?

adam – hayır, sadece haftada birkaç gün.

genç – burada mı oturuyorsunuz? devamını oku

kuzguncuk-bostan-korkuluk

hava hep güneşli, haftasonları hep benim olsun; ben hep böyle gezerim arkadaş.. gezerken hastalanmasam daha memnun olurum tabi..

çengelköy’de zar zor yer bulduğumuz güya süper baba’nın kahvesinde kahvaltı yapmaya çalıştıktan sonra kuzguncuk’a geçerek bol bol fotoğraf çektik(artık alışsın elim makinaya daa!), iyi oldu güzel oldu.. mahallenin her bir yanını, kuzguncuk’taki bostanın kaldırılması kararını protesto eden korkulukların sarması da iyi malzeme oldu.. oradan kanlıca’ya yoğurt yimağa gittik fakat şarj tükenmesinden mütevellit o meşhur yoğurdun plastik kapta(bakkalda satıldığı gibi) servis edildiğini belgeleyemedim.. sonra bir yerde güzel bir balık yiyerek günü bitirdik fakat ora nereydi, hatırlamıyorum..


dura dura dura dura duran abi

aşırı derecede yenilenesim geldi.. böyle bi değişesim var böyle bi garip bi bi şey tövbe estağfirullah.. böyle bi şehir olur gezegen olur iş olur kafa olur bi yenileyesim var.. yok yok olmayacak bu böyle.. durdu yine hayat, duranı geride bırakmak gerek, akmak lazım bi daha.. ya tamamen durmak ya da akmak, arası? yok yok olmuyor arası.. durmaya katlanacak bi şey olana kadar olmadı, durmadan akmak gerek..

kafa gene bu hale geldi.. ergen kafası..

o değil de bi yeğenim daha oldu benim, gidip göresim mıncıklayıp sevesim kollarıma alıp uçak yapasım gelir.. gidelim bi ara gaffur..

hal ahval

kuyucaklı yusuf‘tan sonra anadolu hikayeleri çekti canım ve epeydir gözümün kesmediği bir romana başladım, ince memed‘i okumaya karar verdim. benim elimde bir kitap aylarca gezindiği için öyle film seçer gibi ha deyince başlayamıyorum yeni bir kitaba, gerçi filmleri de bir ‘ha’ süresinde seçemiyorum ama neyse..

bir de netten kitap almayı beceremediğimi farkettim, her seferinde bir tane de çocuk kitabı sipariş veriyorum, kocaman uyarı koymaları gerek ‘bu kitap çocuklar içindir’ diye.. yoksa ben zerre kadar mal değilimdir affedersiniz; hep arada yediriyorlar 🙂 devamını oku

tutunamayan

dişlerimi fırçalarken sağ avcumdan sıyrılıp bileğimi atlatarak dirseğime kadar sürüne sürüne zar zor ulaşan, sonra dirseğimi bırakmamak için dakikalarca çırpınarak direnen direnen direnen ama tutunamayan o su damlası var ya, işte o çok hüzünlendiriyor beni.

iç sıkılması

iç sıkılmasıyla uyan, hava kapalı olsun, gün boyu için sıkılsın.. gün bitsin, iş-güç başlasın.. sonra pazartesi olsun.. bugün orada da pazartesi mi?

şeytan diyor ki atla git yeğenlerini gör, maymunluk yap, biraz için açılsın..


ikibindokuz’da çalışmaya başladıysam ne zaman emekli olurum lan?