bir rüyanın altyapısı

bu gece gördüğüm rüya, uyumadan önce nette okuduğum/izlediğim ve son birkaç gün içerisinde ilgilendiğim birkaç konunun iç içe geçmiş haliydi.

tekirdağ depremi ‘nin twitter yansımalarından yola çıkarak haarp ve her bir yanı denizlerle çevrili cennet yurdumuzun daha çok doğu tarafı ile o tarafta yer alan bazı ülkelerde gün içerisinde görülmüş ve ilk etapta tanımlanamamış olan gök cismi/olayı ile ilgili çeşitli haberler ve görüntüler arasında gezindikten sonra uyumam, sabaha karşı epeyce huzursuz bir vaziyette uyanmama neden oldu.

rüyanın geçtiği mekan/bölge, şu sıralar izliyor olduğum game of thrones ‘un kuzey bölgesi’nin neredeyse aynısıydı. filmdeki duvarı net bir şekilde gördüğümü hatırlamıyorum ama güvenli bölgeyi güvensiz bölgeden ayıran bir tepe olduğunu hatırlıyorum. bu bölge uzun süre kışı yaşayan karlı ve soğuk bir bölgedir özetle. rüyamda rol alan kişilerse son zamanlarda biraz aksiyon yaşayan ve bazı bazı dengesiz davranabilen bir grup arkadaş/akrabaydı.

konu aslında bir rüya için çok sıradışı sayılmayabilir fakat bu kadar alakasız kişinin/mekanın/olayın birbirine geçmesi ilginç: bahsettiğim kişilerle, bahsettiğim tepenin ardındaki buzdan mağaralara benzer evlerde bir doğal felaketin(deprem veya meteor çarpması) gerçekleşmesini ya da bir savaşın çıkmasını gergin ve korkmuş bir şekilde beklerken, bu yaklaşan felaketi önlemenin elimizde olduğunun ama zamanımızın çok az olduğunun farkındayız bir şekilde ve bu sebepten müthiş bir koşturmacayla önlem almaya çalışıyoruz. bu önlemler, bu gergin rüyanın komik tarafıydı; mağaraya benzeyen bir yerde bir çeşmeden akan suyu(dün su bittiği halde almaya üşenmiştim) 5 ve 10 litrelik boş damacanalara(erikli marka) doldurup, buzdan evimize taşıyorduk 🙂 önlemlerden biri buydu, diğeri de bahsettiğim kişiler arasından dengesiz olanın, bir grayder yardımıyla, bu defa tepenin diğer tarafında bir yerleri kazarak/düzelterek bir şeyler yapmaya çalışmasıydı. rüya benim rüyam olduğu için baş kahraman bendim tabii doğal olarak, su taşımanın ve kazı işinin koordinasyonunu sağlıyor, bir yandan ben de yardım ediyordum. uyumadan önce izlediğim görüntülerdekilere benzer cisimlerin gökyüzünde arttığını farkettikçe bayağı korkuyordum ama ‘filmlerde hep son anda yırtıyorlar, kesin biz de yırtarız’ diye düşünüp rahatlıyordum tekrar. nasıl olacaksa artık, bu taşıma ve kazma işlerinin, beklenen felaketi önleyeceğine inanıyorduk.

tepenin bir bu tarafına bir öteki tarafına koşturup dururken birden olayları yönetemez oldum. su taşıma işini yapanlar, gökyüzündeki cisimleri gösterip, ‘deprem olacak, sonumuz geldi, savaş çıkacak’ gibi çığlıklarla iyice paniğe sürüklüyorlardı birbirlerini. tepenin diğer tarafındakiler ise normalde tepenin bu tarafına geç(e)meyen yabani hayvanların(aralarında, game of thrones’taki kurtlar da vardı), tepenin üzerinde gezindiğini görünce benzer şekilde paniğe kapılıyor(bkz. bazı hayvanların deprem öncesi olağan dışı davrandıkları iddiası) ve grayderi kullanan arkadaş, dengesizce hareket ederek(gerçekte de bu aralar dengesiz davranışları oluyor bu arkadaşın) alakasız yerleri kazmaya; yollara, üst geçitlere falan zarar vermeye başlıyordu; bir operatörün delirdiğini düşünün..

olaylar bu şekilde hızlıca değişirken, dünyamıza yaklaşan yabancı cisimleri(deprem veya savaşı belki de) engelleyememenin yarattığı sıkıntı ve ‘ölecem lan herhalde’ korkusuyla, felaket gerçekleşmeden önceki son anlarda uyanarak koşar adım tuvalete giderken, uyumadan önce izlediklerimi/okuduklarımı hatırlayıp tekrar rahatladım… sonra alarm sen çal ben ertleyeyim, sen çal ben erteleyeyim derken, öğleye doğru anca vardım işe..

Yorumlar