tanımak

Murtaza Ağa gözlerini Topal Alinin gözlerinin içine dikmiş, çok derinlerde, uzaklarda bir şey ararcasına gene bakıyordu. Aliyse onun ne aradığını biliyor, içinden gülüyordu.

“İçinden bana gülüyorsun Ali.”

“Vazgeç Ağam.”

“Neden vazgeçeyim.”

“Aramaktan. İnsanoğlu hiç belli olmaz Murtaza Ağam. Bugün böyleyse, yarın şöyle. İnsan her gün yeniden doğabilir isterse Ağam. Ama her sabah anadan yepyeni, başka bir insan olarak doğabilir. İyi de doğabilir, kötü de… Şimdi bu baktığın, gördüğün benim, Aliyim, yarın bir iş yaparım ki senin de, benim de aklımızın köşeciğinden geçmemiş ola. Onun için tevekkül ol, daha çok arama, üstüne varma. İnsanoğlunu anlamak o kadar kolay değil. Kuşlar da, böcekler de göründükleri gibi değiller. Bu dünyada her canlının bir huyu vardır, insanın da yüz bin huyu vardır. Bak Ağam, dünyada bir insanı, karımı, kardeşlerimi, kızımı oğlumu, anamı babamı tanıdım dersen yalandır.”

“Biliyorum, yalandır.”

“İnsan, tanıdığını sandığı insanı kendisine benzeterek tanır.

“Doğrudur, benzeterek.”

“Bir insan ne kadar sana benzerse, o kadar da benzemez. Hiçbir insanın bir başka benzeri yoktur.”

“Yoktur,” diye düşündü Murtaza Ağa,” olamaz da…”

“Öyleyse beni öğrenmeye çalışmaktan vazgeç.”

Murtaza Ağa güldü:
“Al işte vazgeçtim gitti,” diye sağ kolunu savurdu.

 

ince memed‘den.

 

Yorumlar