gomidas

sevdim.

etnomüzikolog gomitas vartabed‘in hayatını anlatan tek kişilik bu oyun, aslında sanatçının hayatını kronolojik akışta özetleyen bir oyun. böyle bakınca biyografik bir film gibi de duruyor ancak ben kendisini pek tanımadığım için öyle de olsa ilgimi çekmişti. oyun boyunca arka planda şeffaf bir tül arkasında gomidas şarkılarını seslendiren lusavoriç korosu da etkileyici bir hava katmıştı ortama…

gomidas’ı izlememden bu yana sanatçıyı ayrıntılı araştırma ve derlediği şarkıları toplu bir şekilde dinleme fırsatı bulamamıştım. buyrun beraber keşfedelim yerkaran albümünün şarkılarını:

devamını oku

müzik platformu değiştirme çilesi

benim büyük dertlerim – 001

müzik dinlenen ortamı değiştirmenin büyük bir eziyet olduğu gerçeğiyle bir kez daha yüzleştiğim şu günlerde, defalarca derdimi döküp isyanımı açıkça gösterdiğim sevgili arkadaşlarımın kibarca “bi gider misin artık başımızdan!” çıkışını duymamak için burada devam ediyorum isyanıma..

her müzik platformu değişikliği bir hafıza kaybıdır.

adil ekin. madenler. 2020
devamını oku

konserler konserler konserler

aralık ayını konser ayı ilan etmişçesine, bir konserden diğerine koştum durdum. kendi yıllık konser ortalamama bakınca, bayağı koşmuş sayılırım bir ayda. hatta kasım sonunda izlediğim ‘hep sonradan‘ müzikli oyununu da eklersem, koşmaktan nefes nefese kalmış bile sayılabilirim. tıss.

her biri hakkında uzun uzun yazacaklarım yok, sırasıyla kısa kısa değineyim:

devamını oku

the dø / tıs tıs tıs

yine bir uyku açmalık sabah şarkısı, yani en azından benim için :p
gerek tıslamalarıyla, gerek bulutlarıyla/ağaçlarıyla, gerekse flare/bokeh gibi çekim şirinlikleriyle; türlü güzelliklerle dolu bir klip; yani sadece dinlemelik değil, izlemelik de aynı zamanda.

the dø grubunun 2 parçasından oluşan bir ‘take away show / la blogothèque‘ kaydı imiş bu performans, benim her sabah bir doz aldığım kısmı ise ilk parçası: despair, hangover & ecstasy.

this is a film / arizona dream / chevengur

… ama zahar pavloviç’in tanıdığı mutevolu bir balıkçı vardı ki, önüne gelene ölümü sorar, merakından dertlenirdi; bu balıkçı her şeyden çok balığı severdi, yiyecek olarak değil de, ölümün sırrını şüphesiz bilen özel bir varlık olarak. zahar pavloviç’e ölü balıkların gözlerini gösterir ve şöyle derdi: “bak – akıl deryası. balık yaşamla ölüm arasında durur, o yüzden hem dilsizdir, hem de bakışı ifadesiz; bir danayı al misal, o bile düşünür, ama balık düşünmez – o her şeyi zaten bilir.” …

ee bu ‘this is a film‘!

amerikan rüyası, emir kusturica, goran bregoviç, iggy pop!.. bu anahtar kelimeler, ‘okuyacaklarım‘ listeme bir şekilde girmiş olan çevengur adlı andrey platonov romanının daha ilk sayfalarında, yukarıdaki satırları okurken aklıma hep birlikte hücum ediverdi. devamını oku

istanbul efendisi (tiyatro) – şarkı listesi

sonunda buldum! istanbul efendisi oyununun şarkı listesini sonunda buldum. benim için büyük, insanlık için küçük bir adım..

tiyatroyu geçen senelerde çokça izlemiştim ama o dönemlerde, aradığım halde, oyunda söylenen şarkıların tam listesini bulamamıştım; ya çabuk vazgeçmişim ya yanlış anahtar kelimelerle aramışım, her neyse.. geçenlerde yine aklıma düştü ve tekrar arayınca buldum. hem de oyunun tüm ayrıntılarının yer aldığı, sanırım oyunun yönetmeni engin alkan tarafından hazırlanmış olan bir web sitesinde; şurada.
ayrıca listeyi ararken, oyundan çekilmiş şarkı görüntülerinin olduğu bir video listeye de denk geldim; o da şurada. (bu görüntüler benim seyrettiğim ekibin oyunundan değil, daha eski bir gösteriye ait sanırım) devamını oku