mesut insanlar fotoğrafhanesi

sevdim sayılır.

bir şehre, daha doğrusu istanbul’a aşık bir adamın çocukluğundan yetişkinliğine kadar şehirle olan ilişkisini izliyoruz. özlem, coşku, heyecan, hüzün, sevgi gibi duygular arasında sürekli geçiş yapan oyuncuyu* başarılı buldum. 50-60 yıl öncesinin istanbul’unu anlattığı için hikaye masal gibi geliyor, o denli farklı.. bir şehre böylesine methiye düzülmesi ya çok hoşuma gitmedi ya çok abartılı geldi, nedenini tam anlamadım ama biraz sıkıldım izlerken.. çılgınlar gibi eski istanbul aşığı iseniz, tabii ki izleyiniz.

tiyatro: istanbul şehir tiyatroları

kadın/adam – 6

ben bazen hissedebiliyorum, biliyor musun, dedi kadın sessizliği bozarak

neyi?, sordu adam

bazı şeyleri işte, bazen hissediyorum ben, dedi kadın gizemli bir ses tonuyla

nasıl şeyleri yahu!?, anlamayarak sordu yine adam

ya mesela geçen gün içimde bir sıkıntı vardı, o gün kötü bir şey oldu, diye çözülmeye başladı kadın

haa hissediyorum derken önceden biliyorsun yani olacakları?!, şaşkınlıkla karışık küçümsedi adam

evet. bazen de rüyamda gördüğüm şeyler çıkıyor, dedi kendine inancı tam bir şekilde kadın

yea bi siktir git!, dellendi adam

çin kahvesi

sevdim sayılır.

ticari başarıyı yakala(ya)mamış biri yazar, diğeri fotoğrafçı iki arkadaşın içinde bulundukları kısır döngünün kırıldığı bir gece muhabbetiyle geçiyor tüm oyun. muhabbet biraz ağır, biraz uzun, pek kolay seyirlik değil..

‘eğlenceli’ değil aksine ‘dram’ türünde olmasına rağmen her tiyatro oyununa ‘tiyatro dediğin gülmecelidir, komiktir; değilse ne saçma’ bakışıyla gelen seyirci elbete yine vardı ve ‘azıcık komik bir durum oluşsa da bassam kahkahayı’ fikriyle tetikte durmalarını hayranlıkla izledim.

tiyatro: istanbul şehir tiyatroları